19 Şubat 2012 Pazar

Emek

Tüketimin kucağına oturduğumuz şu dönemde üretime olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla önem kazanmış oldu. Hayat tarzımız haline gelen tüketim, üretimi kamçılamakta, kamçılanan üretim ise talebe karşılık verebilmek için hızla çalışmaktadır. Üretim ve tüketim birbirine zıt iki kavram gibi görünseler de bu sistem içinde aslında ikisi de tek bir amaca hizmet ederler o da kapitalizmdir. Sistem bizi tüketmeye zorlar ve kendi ürettiği mallara veya hizmetlere bağımlı hale getirir. 

Üretimin gerçekleşebilmesi için çeşitli faktörlerin bir arada bulunmaları gerekir. Üretim faktörlerine baktığımızda doğal kaynaklar yani ham madde, sermaye, girişimci ve emek bulunur. İhtiyaçlar listesinde bulunan bu faktörlerin bir araya getirilmesiyle üretimi istenen mala veya hizmete ulaşılır. Her ne kadar burada 4 tane ana faktör karşımıza çıksa da işin aslına bakıldığında, üretimin merkezinde sermaye ve girişimci diye tanımlanan başlıklar bulunur. Belli bir sermayeye sahip olan girişimci, daha fazla para kazanabilmek için bir şeyler üretip tüketiciye sunma amacındadır. Karar verme aşamasında girişimcinin baktığı tek bir şey vardır o da kendine girenler ve çıkanlar. 

Girişimci kendine girenlere önem verir. Ne kadar çok girerse o kadar çok zevk alır. Tabi girişimciye giren de çıkan da beni ilgilendirmez.. Beni ilgilendiren kısım maliyetleri belirlerken aldığı tutumdur. Girişimci maliyet belirlerken çoğu zaman insan faktörünü işin içinde görür ama görmek istemez. Hayatı paraya endeksli bir olgu olarak algıladığından girişimci, insanı ve doğayı her zaman ıskalar. 

Emek ve ham maddeyi bir arada görmek gerekir. Ham madde de, harcanılan büyük bir emek sonucu ortaya çıkar. Üretimin esas ham maddesi emektir.

Mal veya hizmet üretimi sırasında ortaya konan insan kaynağı diye tanımlanan emek, üretim maliyeti belirlemede en mağdur olan faktördür. Günümüzde, insana olan saygının ve insana verilen değerin ne ölçüde olduğu düşünülürse çok da şaşılacak bir durum değildir. "Eğer işlem sonunda bir pasta kesilip yenilecekse dilimler harcanılan emeğe göre bölünmelidir" diye düşünsem de ne yazık ki emekçi, parmağının ucuyla kremanın tadına bakabiliyor ise şanslı sayılmaktadır.

Emeği üretime yalnızca fiziksel katkı olarak görmek büyük bir hata olur. Bir çok alanda düşünsel anlamda da emek verilen işler mevcuttur. 

Emek ne uğruna olursa olsun saygı duyulması gereken bir özveridir. Emek; çalışma sonucu arkaya dönülüp bakıldığında görünmeyen bir devdir. Emek bir haktır. Emekçilerin hakkını savunmak, destek olmak insanlık görevidir. Emeğe saygı; kazanan rakibi alkışlamaktır, kaybedeni teselli etmektir, sanata ve sanatçıya verilen değerdir, hoşgörüdür, başarıyı paylaşmaktır, alın teridir..



Yani günümüzde emeğe verilen değer neredeyse yok gibi. Böyle bir anlayışta adı EMEK olan bir sinemanın yıkılması ve yerine tüketim canavarı bir AVM yapılacak olması sürpriz değil, aksine hep birlikte katkıda bulunarak şekillendirdiğimiz yeni dünyanın bir sonucudur..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...