3 Mart 2012 Cumartesi

Çar-çube

Dilimiz farsçadan çokça etkilenmiştir. Çar-çube de dilimize girmeyi başaran tanımlardan birinin farsçası. Tavla oynayanlara "cıhar" lafı yeterince tanıdık gelir herhalde. "Cıhar" tavla oyununda dört anlamına gelir. Aslında farsçadaki okunuşu "çehar"dır. Çar-çube'nin "çar"ı da işte çehar ile aynı anlamdadır, yani dört. "Çub" ise farsçada odun, sopa, tahta anlamına gelir, "çube" olduğunda ise oklava. 

Dört oklavanın birleşiminden de ortaya çerçeve çıkar. Çerçevenin dilimize gelişinin hikayesi işte böyledir. Peki çerçeve hakkında verilebilecek bilgiler bunlarla sınırlı kalabilir mi? 

Çerçeve denilince aklımıza içerisine resimler konulan bir materyal gelir. Bakıldığında bu doğrudur ancak çerçeve bana göre daha geniş kapsamlı bir anlam taşımaktadır. Aslında hepimiz bir çerçevenin içinde yaşarız. İçinde yaşadığımız çerçevenin boyutlarını belirlemek tamamen bize kalmış bir durumdur. İstediğimiz genişlikte ve hatta istediğimiz şekilde bir çerçevede yaşamak kendi tercihimizdir. 

Karakterlerimiz belirler çerçeveleri. Nasıl hepimiz birbirimizden farklı yapıda isek çerçevelerimizde o ölçüde farklılık gösterir. Eğer iki çerçeve bir noktada çakışıyorsa sorun o zaman doğar. Çerçevelerin içi özgür alanlarımızdır, çakışan bölgeler ise ortak kullanım alanı. Her geçen gün sayımızın katlanarak çoğaldığı göz önüne alındığında, çatışmalarında o oranda fazlalaşacağını söylemek yanlış olmaz sanırım. 

Çar-çube yani çerçeve, aslında sadece çerçeve değildir belki de..

Çerçeve sınırlar mıdır, geçmişten yakalanan ölümsüz anlar mı? Yoksa hayalimizde kalan anılardan gerçeğe açılan bir kapı mı? 

Çerçeveye anlam veren içindeki fotoğraf mı? 

Yoksa çerçeve dünyaya bakış açımız mı?









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...