30 Eylül 2012 Pazar

Vedalar

Ben hüzünlü vedaların hep tek kalan yanıydım. 

Güzellikleri bırakıp gittim, döneceğim günleri hayal ettim.

Hep yarım kalple yaşadım ben, özledim ve sabrettim.

Geride kalanlara içim kan ağlasa da gülerek veda ettim.

Artık vedalara yeter diyorum;

Bundan sonra ne gitmek, ne de kalmak istiyorum..






18 Eylül 2012 Salı

Doğan Güneş

(16.09.2012 / BEYKOZ)


Karanlıklar içinden 
süzülüp gelen 
deniz Kartalıyım.


Rotamı belirledim, 
uzun süre bekledim.

Zamanı geldi 
karanlıktan ayrılığın, 
zaman artık 
aydınlığın..

Hedefim güneş,
bugün 

DOĞAN GÜNEŞ!...



Sonunda 

ÖZGÜRLÜK...





Geçmişi CanlandırAN

Yazıya Başlamadan Önce: Bazı yazılarımı paylaşırken, seçtiğim müzikle birlikte okumanızı arzu ediyorum. Bu yazı da işte öyle bir yazı. Ümit Yılmaz - Parmaklarımın Ucunda umarım dinleyerek okuma fırsatını yakalarsınız. Müziğe ulaşmak için tıklayın.



Güneşin ve yağmur bulutlarının kıyasıya çekişmesinde şu an için yağmur bulutları kazanmış görünüyor. Bugün gerçekten tuhaf bir gün. Buz gibi bir güne uyanıp, güneş kendini göstermeye başladıktan sonra ateşinden yeterince nasiplendim. Ardından hızla gelişen bir sağnak ve tekrar güneş.

Alnımdan akan ter damlası güneşi galip ilan etmek üzereyken, yere bir su damlası düştü ve ardından diğerleri kavuştu yeryüzüne.

Bu, gün boyu aldığım ikinci nefesti sanki. Öyle güzel gelmişti ki, doyasıya çektim içime. O an havanın kokusu her yağmur sonrası aldığım bu kokudan sonra hissettiğim tazelenme ve yüzümde oluşan ferahlık halini yaşatmıştı. Yalnız bu sefer beni düşüncelere itmeyi de başarmıştı.

Her yağmur başlangıcında hissettiğim kokuydu bu aslında ama, yine de bir farklılık varmış gibi de geliyordu. Bir süre sonra bu kokunun bana neyi hatırlattığını, geçmişi hatırlamanın verdiği sevinç ve güzel olan anların geride kalışını farketmenin hüznüyle birlikte anladım.

Derin bir boşluk ve özlem duydum içimde. Gözümün önünde beliren resimdeki mekanın şu anki konumumla hiç alakası olmamasına rağmen, bana neden çağrışım yaptığını düşünmektense bu özel anı yaşamayı tercih ettim.

Yağmur damlalarının çatıda oluşturduğu armoni artık kendini iyice hissettirir olmuş ve rüzgarın etkisiyle hışırdayan yapraklara müthiş bir ahenk ile ayak uydurmuştu. Ben o esnada kafamda beliren resmin içine girmiş heyecan ve arayışla etrafıma bakınıyordum. Herşeyi bu kadar net hatırlayışıma şaşırdım, gerçekten de bıraktığım gibiydi gördüklerim. Hiçbirşey değişmemişti, değişmemesi de normaldi zaten. Hayat içerisinde böyle bir an yaşanmış ve nedendir bilmiyorum bellek kütüphanesinin unutulmayacaklar bölümüne bir şekilde girmeyi başarmıştı. Şimdi aldığım bu koku, kütüphanenin fazla görünmeyen kısmındaki bu güzel resmi, aniden kayan bir yıldız gibi ön saflara çıkarmıştı.

* * *

Her tarafı, bahar gelince rengarenk çiçeklere ev sahipliği yapacak olan boş saksılarla süslenmiş, kocaman bir terastayım. Gökyüzünde karabulutlar var ama, bu güzel Ankara manzarasını gölgelemeyi başaramıyor. Ankara bu güne, yeni kıyafetler giyerek başlıyor. Servis kapları çoktan çeşit çeşit şekerler ve çikolatalar ile doldurulmuş bile. Evlerin camlarından sokaklara dolan börek, çörek kokuları, özlenenleri görecek olmanın sıcaklığını ve heyecanını taşıyor.

Cebimden çıkarttığım rengarenk şekerlerden hangisinin daha leziz olduğunu düşünürken, içeriden kahvaltı sofrasının hazırlandığını gösteren tabak ve çatal sesleri, şakalar ve gülüşmelerle karışıp gökyüzüne uçuyor.

Terasta gördüğüm her şey beni oyalıyor. Kahvaltıdan sonra nasıl vakit geçireceğimi düşünürken güzel bir sesin bana seslendiğini fark ediyorum. Dönüp baktığımda; küçücük bakımlı ayakları, hafif topuklu terliğin içinde, tombiş bacakları bembeyaz, küçük çiçeklerle süslenmiş pembe bir elbise ve süslü kısacık sarı saçlarıyla babaannem beni çağırıyor. "Hadi gel sofra hazır, bak yağmur da başlamış ıslanma"...

Gökyüzünden damlalar düşüp, terasta dağılmaya başlıyor. Muhteşem bir toprak kokusu. Her yağmurdan sonraki kokudan biraz farklı, özel bir koku.

Koşarak yanına gidip sarılıyorum, gıdıklıyorum ve kıkırdıyor. "İlahi çocuk"..

Beraber eve giriyoruz ve yağmur kokusu dışarıda kalıyor.


* * *

Kornaya basan bir araçla kendime geliyorum. Hayali sonlandıran araca nizamiye kapısını açarken, babaanneme duyduğum özlemle "iyi bayramlar" diyorum...





Aydınlığa karışan güzel beyaz kadına...















Not: Bayram yazısı biraz gecikmeli olarak paylaşıldı ancak malum söz konusu askerlik olunca yapılacak bir şey kalmıyor.









( 19.08.2012 / BEYKOZ )

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...