7 Temmuz 2012 Cumartesi

Esirken Özgürüm




Ben esirim, sense özgür..

Esirken anlamazsın özgürün halinden, tıpkı özgürün esiri anlayamayacağı gibi.

Özgürlüğün sıradanlıkları esaretin hayalidir çoğu zaman.

Esaret, karanlıklar içinde renksiz, özgürlük ise rengarenk bir gök kuşağı.

Sen esirken, değer verdiklerin özgürse eğer; onları karanlığa çekmektense, gözlerin açıkken göremediğin renkleri, gözlerini kapadığında onların gözünden görebiliyorsan, kocaman bir hazineye ulaşmışsın demektir..

Esarete düşüp de böyle bir hazineyi aramak zorunda kalmamanız dileğiyle..


1 Temmuz 2012 Pazar

Dikkat!



Başla selamlama yapılacak!

Dikkat!

Selam herkese;

Kafamda kep veya miğfer olmadığına göre sizi ancak bu şekilde selamlayabilirim.

Askerliğimin tam ortasını yaşadığım günlerde sivil hayatıma dair özlemediğim hiç birşey olmaması, haliyle blog sayfamı da fazlasıyla özlediğim anlamına gelmekte.

Askerliğin şimdiye kadarki kısmında sürekli bir şeyler yazıp çizmek isteyen bünyemi ancak bu ana kadar dizginleyebildim. Dizginledim çünkü yazı yazmak bir şeyler üretmektir, bir yazıyı oluşturmak için hayal kurmak, düşünmek gerekli. İşte bu noktada yazı yazmak askerlik yapan inan için tehlikeli bir durum haline dönüşüyor.

Askerlik denilen olayı eğer rahat geçirmek istiyorsanız söylendiği gibi mantığı teslim olmadan önce güvenilir birine emanet etmeniz gerekli. Hatta mümkünse beyninizi çıkarıp güvenli bir kasaya kitlemek en güzel yöntem.

Yalnız beyninizi kitlediğiniz kasanın şifresin boynunuza falan asın ki çıktığınızda boş kalan kafatasının doldurmak için birşeyler aramak zorunda kalmayın.

Velhasılıkelam beyniniz askerde pek bir işe yaramıyor.

Ben beynimi bırakmadan girdiğim için, sivil hayatı anımsatacak şeyleri hem yapmak istiyorum, hem de buradaki hayatımı daha da fazla zorlaştıracağını bildiğimden, mümkün oldukça kaçıyorum.

Neyse, gün itibariyle şafağım 78. 78 Karabük'ün plakası. Plakaları saymak çoğu uzun dönem askerin rüyalarını süsleyen anlatılmaz bir mutluluk. Biz de kısa dönemler olarak epeyce bekledik açıkçası. Plaka saymak, Türkiye haritası karalamak en büyük eğlencemiz. Varın gerisini siz düşünün.

Bazen sinirlenip, bazen isyan edip, çoğu zaman gülerek, uyku için fırsat kollayıp, özlediklerine, sevdiklerine kavuşmanın hayaliyle geçiyor işte günler.

Askerlikte şimdiye kadar en çok duyduğum cümle, buradaki durumu kesinlikle çok güzel anlatıyor;
"Yapacak bişey yok, ASKERLİK!"

Gerçekten de öyle. Bu cümleyi kabullenmek o kadar da kolay olmuyor ama hazmettiğin zaman her şey çok daha rahatlıyor.

Askerlik üç kelimeyle "sabretmek", "itaat etmek" ve "ÖZLEMEK"! olarak tanımlanabilir.

Askerliğin insana neler kattığı veya neler aldığı epey tartışılabilir. Benim acı bir şekilde gördüğüm ülkenin sandığımdan da kötü halde olduğu.

Kısa dönem askerler ve uzun dönem askerler arasındaki mesafe, 5 ay ve 15 ay arasındaki mesafeden çok daha fazla ve aradaki farkı kapamanın yolu kesinlikle askerlik değil.

Ülkenin her yerinden gelen insanların toplandığı birlikleri uzaktan bakarak incelediğimizde geleceğin ne kadar da karanlık olduğunu fazlasıyla anlamamıza yetiyor.

Türkiye'nin Karşıyaka'dan göründüğü gibi olmadığını biliyordum ama bu kadar olmaz dedirtecek boyutlarda olduğunu ne yazık ki öğrendim.

Yazıktır ki bu enkazın kolay kolay kaldırılamayacağını bilmek en fenası.

Bulunduğum yerde okumuş adam sayısı %10 bile değilken ve burayı Türkiye'den alınmış bir kesit gibi düşündüğümüzde, biz daha mevcutlara yetemez iken hala en az 3 çocuk ve kürtaj cinayettir gibi söylemleri söyleyebilmek tam bir akıl tutulmasıdır.

Hal bu iken askerliğin resmen bir insanlık suçu olduğunu kime nasıl anlatacaksınız?!

Sorunlara çözüm üretmek yerine gözlerini milletin uçkuruna dikip daha fazla çocuk üretmeye çalışan yöneticiler olduğu sürece; şehit cenazeleri başında ağlayan daha nice Generaller  görürüz..




Saygılar..
ONBAŞI




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...