5 Ağustos 2015 Çarşamba

Kıble Dağı




Kıble Dağı'nın zirvesinde yükselen caminin inşaatı bitti

Kıble Dağı'nın zirvesinde yükselen caminin inşaatı bitti1130 metrelik dağın zirvesinde, yemyeşil ormanın tam göbeğinde bunca yıl nasıl camisiz yaşamışlar insan şaşırıyor. Nasıl olmuş da bugüne kadar hiç bir hükümet, hiç bir devlet adamı falan düşünememiş. Ne büyük bir ihtiyaçmış halbuki. Fotoğrafta göründüğü kadarıyla bilmem kaç km içinde yerleşim yeri de yok gibi ama olsun cami şartmış oraya. Belki önce cami yapalım yerleşim yerini sonradan kurarız etrafına diye düşünmüşlerdir. Malum alt yapı önemli, cami daha da önemli.

Erduvan'ın adı da yaşar cami durdukça...

Kendini cihan padişahı hissetmek de kolay değil tabi, eser bırakmak ister insan(!).

Hayırseverlerin bağışlarıyla yaptırıldığı söylenen caminin açılışını tabi ki Erduvan yapacakmış.


Kıble Dağı'nın zirvesinde yükselen caminin inşaatı bitti












Kaynak: Milliyet

25 Mayıs 2015 Pazartesi

UMURSAMAZLAŞTIRAMADIKLARINDAN MISINIZ?

Devrim yapamayıp evrim geçiren,
her geçen gün birbirine benzeyen,
umursamaz,
sinirleri alınmış,
sorgulamayan,
aptal yerine konmaya alışmış,
boş adamların yarattığı saçma sapan gündemlerin oluşturduğu girdaba kapılıp dili dışarıda savrulanların ülkesinde;
umudun adını arayan bir avuç insanın,
umudu nerede arayacağını şaşırdıkları bir dönemdeyiz.

Bir araya gelemeyen ve örgütlenemeyen,
birbirini dinlemeyen, düşüncelere tahammülsüz,
sürekli şikayet eden ve buna rağmen yeni bir fikir üretmeyen,
körelmiş sistemin çarkları arasına sıkışmış,
kısır döngü içinde dönüp duranlardan medet umar pozisyondayız.

Hal böyle olunca yönetenin yaptığı her şey yanına kar, yönetilene de yönetenin yaptığı her şey mübah olmakta. Çoğunluk umursamıyorsa olanları, umursayanlar da zamanla umursamazlaşıyor ister istemez.

Yönetilen sahip olduğu güçten habersiz, yöneten yönetilenin ciğerini biliyor.

Bitkinlik, yılgınlık, yorgunluk, sonuç alamayış ister istemez tüketiyor; taşın altına elini koymaya korkan düzgün kişiler her geçen gün daha da artıyor.

Bir araya gelememek, örgütlenememek, birbirimizi dinlememek, haliyle kendi damarlarına zehri enjekte ederek yok olmayı beklemekle geçen hayatımızın yönünü nasıl değiştireceğiz?

Ata sporumuzun güreşten, ağaç kesimine dönüştüğünü izlerken tutunacak dal bulmak daha da zor bir hal aldı. Karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmış halkın bir kısmı zaten umutsuz vaka. Geri kalan kısımda yolunu kaybetmiş, ne yapacağını bilmeden sürü psikolojisi ile okları takip etmekte.

Bu içi boş sistemi kabullenişimizin nedeni her seferinde kırılan hevesimiz mi, baskılara direnme eşiğimizin düşük oluşu mu, yoksa örgütlenememek mi?

Örgütlenemeyişimizin nedeni herkesin ben bilirimci oluşu mu, ortak amaca giderken her birimizin başrol de oynama hevesi mi ya da beceriksizliğimiz mi?

Her gün birbiriyle yarışan can sıkıcı haberlerle güne başlıyoruz.
Her gün biraz daha fazla aptal yerine konuyoruz.
Her gün tutunduğumuz daldan bir parça daha kopuyor.
Her gün, hiç biri birbirinden farklı olmayan adamların aldığı saçma sapan kararları hayretler içerisinde izliyoruz.
Her gün bizden birileri gündemi takip etmeyi bırakıp girdaba düşerek, bizden bir parça daha kopararak umursamazlaşıyor.

Bu pis düzenin içinde dalgaların kayaları dövüşü gibi yeni bir şamar yiyoruz.

Umutları tüketen, can yakan, utandıran, yalnızlaştıran ortamda her an biraz daha umursamazlaşıyor, her şeye rağmen umursamazlaştırılamayanlara bakarak uyanışımızı bekliyoruz..

8 Aralık 2014 Pazartesi

Osmanlıca

Ulu önder Atatürk sayesinde elde edilen kazanımları tek tek kaybederek attığımız geri adımların en sonuncusu temel eğitimde "Osmanlıca". Güler misin ağlar mısın?

Yaptığı her icraatta, söylediği her sözde padişah olma hayalini açıkça belli eden 1. Recep, kendine yaptırdığı sarayıyla ecdadına bir eser bırakmayı hedeflediğini söylemişti. Kendisini Osmanlı İmparatorluğunun son padişahı olarak gördüğünden, Cumhuriyeti sahiplenemeyişinin tezahürü olarak hala saraylar, devasa camiler yaptırmak hevesinde.

Memleketin çoğu yerinde okul yok, okul olan yerlerde yakacak kömür yok, ama beyimizin ihtişamından, şaşaasından da geçit yok. İtibardan tasarruf olmaz diyen cumhurbaşkanımızın itibar anlayışı beton yığınlarına milyonlarca liralık harcama yapmak olsa gerek. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin itibarlarını belirleyen şeyler; İnsan hakları, kadın hakları, düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, çevre ve doğanın korunması, bilim, bilişim, AR-GE, sanat, tarihi eserlerin korunması.. Muasır medeniyetler seviyesine işte bunlarla ulaşılır. İtibardan tasarruf olmaz demek, bu ülkede yaşayan insanlara hakaret etmekten başka bir şey değildir.

Din tüccarı hükumet, dini kullanarak oluşturduğu korku imparatorluğunun dozunu git gide arttırıyor. Atatürk devrimlerini hedef alan politikalarla her seferinde yıllarca geri gittiğimiz akepe hükumeti son olarak Atatürk devrimlerinden en önemli olanı harf devrimine tamamen tezat olarak temel eğitime "Osmanlıca" eğitimini getirmeyi amaçlıyor. Hem de zorunlu ders olarak.

Osmanlıca tarihle ilgilenen insanlar için önemli olabilir, Osmanlıcaya ilgi duyanlar için seçmeli ders olarak verilebilir. Ama bunu zorunlu tutmak hangi akla hizmettir.Gelecekte doktor, mühendis gibi Osmanlıca ile ilgili uzaktan yakından alakası olmayan meslekleri seçecek çocuklar, gençler için son derece gereksiz ve saçma bir angarya ders olmaktan bir adım ileri gitmeyecektir. Üstelik bunun eğitimini verebilecek kalifiye eleman da yok iken..

Amaç farklı Osmanlıcaymış, Arapçaymış boş gündem maddelerinden başka bir şey değil bunlar. İstedikleri zaten fazlasıyla yetersiz olan eğitim sisteminin içini iyice boşaltıp, en güzel yaptıkları iş olan din tüccarlığının devamını sağlamaktır. Sorgulamayan, bilinmezden korkan insanlar yetiştirip, ağacın altına uzanarak çaldıkları kavallar ile onlara yön vermektir asıl istenen.

Madem son moda Osmanlıca; o zaman hazır yaklaşıyoruz 17 - 25 aralık rüşvet ve yolsuzluk haftasına öğrenelim nasıl yazılıyormuş Osmanlıca da..




3 Aralık 2014 Çarşamba

Ampul Böcekleri



Gece böcekleri ay'ı kendilerine nirengi noktası belirler ve ay ışığına doğru uçuşurlar. Gidecekleri yönün doğruluğunu ay'a göre belirlerler ve hedefe doğru uçarlar.

Açık alanlardaki lambalara böceklerin toplanma sebebi de budur. Işık saçan herhangi bir şeyi Ay zannederek etrafında toplanır, ışık kaynağının etrafında döner dururlar.Bitkilerin üremesi için yaşamsal öneme sahip olan polen taşıma işini yerine getiremedikleri için bazı bitki türleri zamanla yok olmaktadırlar. Ne yazık ki böcekler bunun farkında değiller.

Tıpkı %50 'nin AMPUL'ün etrafında oluşturduğu güruh gibi, geleceği, sonuçları, kaybedilecekleri düşünmeden öylesine..





28 Kasım 2014 Cuma

Farkında Olmadan

İnsanlığın enerjiye, dünyanın da yenilenebilir enerjiye ihtiyacı var. Dünyada güneş ve rüzgar kullanılarak önemli miktarda enerji üretimi yapılmakta ve her geçen gün bu yatırımların sayısı artmaktadır. İlk yatırım maliyetleri yüksek gibi görünse de maliyet hesabına katılmayan insan ve doğa'nın geleceği de düşünüldüğünde doğru olanın, temiz enerjiden alınabilecek maksimum verim için teşviklerin arttırılmasıdır. Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengindir ve bir o kadar da fosil yakıtlı enerjiye hayran sorumsuz yöneticilere sahiptir. Kömürlü, doğalgazlı ve petrokoklu termik santraller, nükleer santraller ve doğayı katlederek vahşice yapılan HES'ler ülkenin dört bir yanını mahvetmek için birbirleriyle yarışmaktadır.

Yöneticilerin insan hayatını, dünyanın geleceğini görmezden gelerek sadece kasadaki sıfırların sayısını arttırmak uğruna yürüttükleri yanlış politikalar, başlarına gelecekleri öngöremeyerek tepkisiz halkın da farkında olmadan (!) desteklemesiyle yerküre dipsiz bir uçuruma sürüklenmektedir. Dünya kirli enerjiyi bırakırken biz inadına kirli yatırımlar yapıyoruz.

Rüzgar enerjisinden elektrik üretmeye yarayan rüzgar türbinlerinin sayısı giderek artmaktadır. Yurdumun güzel insanları da yeni yeni tanışmaya başladıkları rüzgar türbinlerini bir eğlence aracı olarak görerek farkında olmadan (!) zarar vermekteler.

Radyo da dinlediğim ve konum olarak nerede olduğunu bilemediğim mevzuda bahsi geçen rüzgar türbinleri her gün yaklaşık 100 evin elektrik ihtiyacını karşıladığı bilgisi veriliyordu. Türbinlerin maliyetinin yaklaşık bir buçuk milyon euro olduğu belirtilen haberde dünyada en çok karşılaşılan arıza sebebi üzerine düşen yıldırımlar olduğu ancak ülkemizde yeni bir arıza sebebinin peydahlandığı söyleniyordu. Rüzgar güllerinin bakımından sorumlu yetkili trajikomik olayı anlatırken yüzündeki acı gülümseme sesine yansıyordu..

Yol kenarındaki trafik levhalarına nişan almayı seven yurdum insanı olayı bir adım ileri taşıyarak iddiaya girdiği arkadaşlarıyla rüzgar gülünün pervanesine ateş etme yarışına girmiş ve bu durumu bağımlılık haline getirmişler. Silah ve tüfeklerle ateş ettikleri pervaneler zaman içerisinde kullanılamaz hale gelerek, her seferinde en az üç gün süren tamirata ihtiyaç duymakta ve bu geçen süre yaklaşık 20 bin liralık zarara neden olmaktaymış.

Şu ülkede hiç bir şeyin farkında olmadan yaşayan insanlarımız, farkında olmadan zarar verdikleri şeylere bir yenisini daha ekleyerek dünyaya yeni bir rüzgar türbini arıza sebebi kazandırmışlardır.

Elin adamı kayan yıldıza inerken biz dönen pervaneyi indiriyoruz farkında olmadan..








4 Kasım 2012 Pazar

Rob McInnis (18 Fotoğraf)

Amerikalı fotoğraf sanatçısı Rob McInnis çektiği hayvan fotoğraflarıyla görülmeye değer bir çalışma ortaya çıkarmış, bana da sadece paylaşmak kalmış durumda.

Ancak insanlarda görebileceğimiz ifadeleri hayvanlarda görmenin verdiği tuhaflıkla beraber sizi sevimli dostlarımızla baş başa bırakıyorum.

Bu güzel aile bana; Mutluluk, hüzün, şımarıklık, alınganlık, şaşkınlık, şapşallık, asilik, yılışıklık, umutsuzluk, kendini beğenmişlik ve asalet gibi ifadeleri hissettirdiler. Bakalım size neler ifade edecekler.

 Hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle..

Resimlere ulaşmak için tıklayın..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...